22 Ağustos 2012 Çarşamba

Uykucu Necati

Acildeyiz. Hastanede. 4 kişi. Ben, Bayram ve Yusuf. Necati ise içerde. Acilin perdelerle ayrılmış bölmelerinden birisi sürekli hareketli, girenin çıkanın haddi hesabı yok. Ben şu ana kadar 3 doktor ve 4 Hemşire sayabildim. Necati hastaneyi ayağa kaldırmış durumda. "Acıyoor!" haykırışları hastanenin koridorlarında yankılanıyor. Biz ise korkudan tir tir titriyoruz. Depremle birlikte üzerine hiçbirşey almadan sokağa fırlayan insanlar gibiyiz. Boxer şortlar, eski tişörtler ve terliklerle koridordaki bankta yan yana dizilmiş halde, sadece ve sadece önümüze bakıyoruz.

Hemşirelerden birisi perdeyi aralayarak Necati'nin başından ayrıldı bize doğru geldi.

- Çıkacak gibi görünüyor, dedi. Yalnız yine de operasyon yapmamız gerekecek. Bu arada yandaki karakola haber verdim. Birazdan burda olurlar.

Hemşirenin ağzıdan çıkan "karakol" kelimesiyle birlikte korkumuz iyice arttı. Dokunsalar ağlayacak durumdayız. Birbirimize şaşkın bakışlar fırlatırkan, koridorun ucunda polis telsizi sesleri yankılanmaya başladı bile. 2 polis hızla önümüzden geçip perdenin dibindeki hemşireye doğru ilerledi. Hemşire elleri ve gözleriyle bir içerisini bir de bizi gösterip heyecanlı heyecanlı birşeyler anlatmaya başladı. Polisler arada bize bakış atıyor, arada perdeyi aralayıp içeriye bakıyordu. Bir tanesi içeriye girdi. Diğeri bize doğru yaklaştı. Elindeki telsizden sürekli cızırtılar yükseliyordu.

- Anlatın bakalım gençler, dedi babacan bir tavırla. Ne yaptınız böyle arkadaşınıza?

- Memur Bey valla bizim bi suçumuz yok, diyerek atıldı Yusuf. Hepsi bir kazaydı, dedi. Ses tonu da aynen adı gibiydi.

- Sen bi anlat bakalım da, kaza olup olmadığına biz karar verelim, dedi Polis.

- Amirim, biz Tıp öğrencisiyiz, diye söze başladı Yusuf. Finallerimiz yaklaşıyor ve biz de sürekli ders çalışıyoruz. Bu akşam da derslerle o kadar boğulmuşuz ki, hadi kafayı dağıtalım dedik, Tekel bayiinden viski aldık.

- Viski şişesinin sebebi bu yani? diye Polis meraklı şekilde sordu.

- Evet amirim, diye devam etti Yusuf. Ses tonuna biraz güven gelmişti. Masadan ders kitaplarını kaldırdık, viski şişesini koyduk. Hem muhabbet ediyoruz hem de arada viskilerimizi yudumluyoruz. Derken şişe bitmesine yakın, bu Necati arkadaşımız "beni çarptı galiba" deyip biraz uzanmak için hemen masanın dibinde bulunan ranzanın üst kısmına çıktı.

- Necati uykuyu çok sever amirim, diye söze girdi Bayram. Daha doğrusu eğer uykusu gelmişse kimse onu uyumaktan alıkoyamaz. Nerde olursa olsun farketmez onun için. Florya'da dalgakıran kayalıklarında dolunayı seyrederken uyuduğunu görmüşlüğümüz vardır. Uykusu çok ağırdır Necati'nin. Top patlasa uyanmaz.

- Doğrudur amirim, diye devam etti Yusuf. İşte herşey ondan sonra başladı. Alkolün de etkisiyle, şuna bir şaka yapalım dedik. Sözde basit bir şaka olacaktı amirim, gülecektik, sınav stresini üzerimizden atmak içindi herşey, dedi. Sesi yine ağlamaklı ve korkak çıkmıştı. "Oğlum ben buna şaka yapıcam" dedim. Bu ikisi de "dur yapma etme, bak uyuyor garibim" demeye kalmadan, bir koşu lavaboya gittim. Elimde yarım litrelik dolu pet şişesi vardı. Necati'nin yatağına iyice yanaştım. Pikeyi kaldırdım. Şişeyi Necati'nin Boxer'ının üzerine doğru yavaş yavaş boşaltmaya başladım. Şişenin hepsini boşalttıktan sonra, pikeyi, Necati'nin bir bacağı açıkta kalacak şekilde, örttüm.

- Uyanmadı mı yahu? diye sordu Polis.

- Hayır amirim, uyanmadı. Şişeyi çöpe attıktan sonra Necati'nin yanına geldim. Dürtmeye başladım.
"Necati  kalk. Necatiii."
"Hıı.."
Bu sefer iki kolumla daha güçlü dürttüm.
"Necati kalk hadi kalk. Ders çalışacaz."
Normal bir insanı yerinden fırlatacak kadar sert dürtmeye, Necati gözünü hafifçe açarak cevap verdi. "Tamam oğlum, kalkıyorum" diye birşeyler geveledi. Yerinde hafifçe sırtüstüne dönerken, bir anda irkildi, kafasını göbek kısmına doğru bakmak için kaldırdı. Gözleri faltaşı gibi açılmıştı. Sol eliyle hızlıca pikeyi üzerine attı. Kafası hariç heryeri pikenin altında kalmıştı.
Biz 3 kişi, Necati'nin seri hareketlerini izlerken ranzanın alt kısmına kendimizi attık. Gülmemeye çalışıyorduk ama mümkün değildi. Ben alt taraftan Necati'ye seslendim "Kalksana oğlum. Hadi bak, finaller yaklaşıyo. Daha anatomi çalışacaz olm senle"
Necati birşey çaktırmamaya çalışıyordu.
"Tamam ya, siz salona gidin gelicem ben birazdan."
"Niye oraya gidiyomuşuz lan. Burda, odada çalışıyoruz ya işte ne güzel"
"Yok yok. Siz salona gidin, orası sessiz olur. Orda çalışırız."
Üçümüz odadan çıktık amirim. Kapıyı kapattık ve kapının dibinde beklemeye başladık. İçerden ranzanın gıcırtılarını duyunca hemen üçümüz de daldık. Sözde Necati'yi altına işemiş halde yakalııcaktık ve gülecektik.

- Eee, nooldu peki? diye sordu Polis

- İşte ne olduysa o an oldu amirim, diye cevap verdi Yusuf. Biz üçümüz gülümseyen suratlarla hızla içeri dalınca Necati tekrar panik halinde yatıp pikeyi üzerine atmaya çalıştı tabii, haliyle. Ama altında kalmış olan pikeyi çekeyim derken pike onu hızlıca savurdu ve Necati ranzadan aşağıya doğru sallanmaya başladı. Kollarıyla sağa sola tutunmaya çalışırken popo üstü masaya doğru düştü amirim.

- Şişeyle de o an?... şey oldu?

- Evet amirim aynen öyle oldu, şişe sen boxer'ı del. Adam bir de hemeoridmiş amirim, sürekli krem sürüyormuş. Biz nerden bilelim, dedi Yusuf. Gözünden 2 damla yaşa gelmişti. Elleriyle yaşları silmeye çalışırken devam etti:

- Anlıcaanız bizi şaka, kaka oldu amirim, dedi. Valla bizim günahımız yok.

Bu sırada diğer polis geldi:

- Amirim, ranzadan şişenin üzerine düştüğünü söylüyor, dedi. Altına da işemiş, galiba korkudan.

- İşemiştir, işemiştir, diye söylendi Polis. Al bunları götür karakola, yazılı ifadelerini al, diye devam etti.

*

O gece saatlerimizi karakolda geçirdik. İşin garibi, Necati bir daha ömür boyu hemeroid olmadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder